Outlast'a Devam : Outlast Whistleblower
"Lisa, bunu sadece senin için değil, çocuklarımızın sevgi dolu yürekleri ve ailemizin geleceği için yapacağım. İlk çocuğumuz doğduğunda senin yanındaydım. Şimdi insanoğlunun hayal bile edemeyeceği işlerin döndüğü bu lanet çukurdan kurtulmak için sürünüyorum. Kurtulmam gerekli. Hayatta kalmak bir hayal olsa bile ilerliyorum."
Outlast bizlere dünyanın en karanlık köşelerinde ne gibi kötülüklerin dönebileceği, insanlığın adını kirleten deneylerin ne boyutlara ulaşabileceğini en ince detaylarına kadar göstermişti. Miles Upshur'ın başına gelenler görünüşe göre sadece bıçağın iki yüzünden biriydi. İlk oyunda canımızı dişimize takarak kurtulmaya çalıştığımız Mount Massive Asylum'da biz kıvranırken diğer tarafta neler oluyordu?
Whistleblower ile Miles'ı akıl hastanesine araştırma için çağıran kişiye, Waylon Park adında bir yazılımcıya hayat veriyoruz. Murkoff firmasının yürüttüğü insan zihniyle oynayan deneylerin patlak vermeye başladığı zamanlarda Waylon işlerin ters gittiğini anlayıp, gazetecilere durumu bildiren bir mail hazırlıyor. Mail'ın alıcısı da tam tahmin ettiğiniz gibi Miles'ın ta kendisi. Bu durumda kendimizi ilk oyundan önce ve ilk oyun süresince devam eden bir kabusun içinde buluyoruz. Üstelik Mount Massive'in Waylon'ın gözünden görünen yüzü daha kanlı, bolca vahşetli ve hafızalardan kazınmayacak derecede dehşete düşürücü.
Whistleblower hikayeyi öyle güzel bağlıyor ki oyun boyunca ilk oyundan hatırlayacağınız sahnelerin görünmeyen yüzlerini, geride kalmış parçalarını, hatta Miles'ın ayrılışından hemen sonra yaşananları görme fırsatı buluyoruz. Köşe bucak saklanan hastalar, morfojenik makineye maruz kalmış insanlar ve çok daha kötüleri adeta sizin kokunuzu alıp gelmenizi bekliyorlar. Tüm hikaye Mount Massive'in görünmeyen bölgeleriyle de birleşince heyecanı oyun boyunca körüklüyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
0 Yorum:
Yorum Gönder